"Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce."
Sevgili Hrant böyle demişti.
hani güvercin vurulmazdı?
komşu güvercini vurdular....
komşu güvercini vurdular....
Sinan Cemgil'in sevgili eşi Şirin ,Rakel Dink'e mektup yazmış;
Sevgili Rakel,
Sizi tanımıyorum ama acıyı, o gururla taşınan acıyı tanıyorum. Sevgilinin kurşunlanmasının yarattığı o yoğun, o hiçbir yerlere sığdırılamayan acıyı. Ama asla kurşunlanamayacak olan sevgiyi de.
Benim sevgilimi yıllar önce 1971′lerde Nurhak’ta kurşunlayan ellerle, sizin sevgilinizi 2007′de İstanbul’da kurşunlayan ellerin arkasında duran karanlığı da tanıyorum. Buna karşı duran bizlerin bütün yeryüzünü kaplayan kardeşliğini tanıdığım ve yaşadığım gibi.
Yeryüzünde sessiz çığlıkların yansıdığı yerler çok ve sessiz çığlıkları hatırlatan tarihler de saymakla bitmez. Yıllar öncesinde ve zamanımızda yaşanan soykırımlar, katliamlar, işkenceler, paylaşım savaşlarının bombaları vb. vb. Kendimizin doğrudan yaşadıklarımız bir yana, doğrudan yaşamadığımız insanlığın çektiği acılar bazen bir kitaptan, bir filimden, bir fotoğraftan veya bir müzikten çıkarak ulaşıyor insana. Ya da kendi anılarımızdan, her hangi bir çağrışımla çıkıp geliyorlar karşımıza, gerçeğe tutkulu bilincimizin bir yerinden süzülüp çıkıveriyorlar önümüze.
Elbette yalnız acılar değil ulaşan, sevinçler, mutluluklar, devasa üretimler, buluşlar, destanımsı direnişler ve sevgi… Sizin mektubunuz da bir gazeteden ulaştı buraya ve bana. Düşündürdü, kıvandırdı, içimdeki duyguların bazılarıyla rezonanslar oluşturdu.
Bunları size ulaştırmak ve ağlayarak okuduğum derin ve anlamlı mektubunuza katıldığımı, acınızı paylaştığımı yazmak istedim. Tanımıyor da olsam sizi ve çocuklarınızı bağrıma basar, sevgiyle gözlerinizden öperim Rakel.
Şirin Cemgil
" Dostlar, ki bir kere bile selamlaşmadık/aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz…”
N.Hikmet
"Güneş ölmüştü
Ve hiç kimse bilmiyordu
Kalplerden uzak o kederli güvercinin
Adının inanç olduğunu"
(Furûğ-i Ferruhzâd)
Sizi tanımıyorum ama acıyı, o gururla taşınan acıyı tanıyorum. Sevgilinin kurşunlanmasının yarattığı o yoğun, o hiçbir yerlere sığdırılamayan acıyı. Ama asla kurşunlanamayacak olan sevgiyi de.
Benim sevgilimi yıllar önce 1971′lerde Nurhak’ta kurşunlayan ellerle, sizin sevgilinizi 2007′de İstanbul’da kurşunlayan ellerin arkasında duran karanlığı da tanıyorum. Buna karşı duran bizlerin bütün yeryüzünü kaplayan kardeşliğini tanıdığım ve yaşadığım gibi.
Yeryüzünde sessiz çığlıkların yansıdığı yerler çok ve sessiz çığlıkları hatırlatan tarihler de saymakla bitmez. Yıllar öncesinde ve zamanımızda yaşanan soykırımlar, katliamlar, işkenceler, paylaşım savaşlarının bombaları vb. vb. Kendimizin doğrudan yaşadıklarımız bir yana, doğrudan yaşamadığımız insanlığın çektiği acılar bazen bir kitaptan, bir filimden, bir fotoğraftan veya bir müzikten çıkarak ulaşıyor insana. Ya da kendi anılarımızdan, her hangi bir çağrışımla çıkıp geliyorlar karşımıza, gerçeğe tutkulu bilincimizin bir yerinden süzülüp çıkıveriyorlar önümüze.
Elbette yalnız acılar değil ulaşan, sevinçler, mutluluklar, devasa üretimler, buluşlar, destanımsı direnişler ve sevgi… Sizin mektubunuz da bir gazeteden ulaştı buraya ve bana. Düşündürdü, kıvandırdı, içimdeki duyguların bazılarıyla rezonanslar oluşturdu.
Bunları size ulaştırmak ve ağlayarak okuduğum derin ve anlamlı mektubunuza katıldığımı, acınızı paylaştığımı yazmak istedim. Tanımıyor da olsam sizi ve çocuklarınızı bağrıma basar, sevgiyle gözlerinizden öperim Rakel.
Şirin Cemgil
" Dostlar, ki bir kere bile selamlaşmadık/aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz…”
N.Hikmet
"Güneş ölmüştü
Ve hiç kimse bilmiyordu
Kalplerden uzak o kederli güvercinin
Adının inanç olduğunu"
(Furûğ-i Ferruhzâd)